25 Kasım 2012 Pazar


"doğanın arzu nesnesi"

Doğanın Arzu Nesnesi” 5 Aralık 2012 – 5 Ocak 2013 tarihleri arasında
Olga Alexopoulou, Sedat Akdoğan ve Serkan Çalışkan’ın eserlerinden oluşan karma sergi ile Art Suites Gallery Beyoğlu’nda bir araya geliyor.
Son yıllarda sermaye birikimi yüzünden, dünya genelinde ekosistemin dengesini yitirmesi sonucu küresel kriz ile beraber doğayı daha fazla sorgulamaya başladık. Doğa bize sunduğu nimetlerin yanında, hiç beklemediğimiz bir anda bize karşı yıkıcı gücünü de göstermesine rağmen insan ve doğa arasında ki ilişki kapital sistem sayesinde genel olarak parçalanmış görünüyor.

Sanatçı Olga Alexopoulou’nun işlerinde doğanın kendi iç dinamiklerinin etkisi üzerine yapılan işlerin yanında, daha önce duvarlara graffiti olarak yaptığı çalışmalarının bazılarını, aynı uygulama biçiminde galeri mekanına tuval yüzeyinde yeniden üretiyor.  Ayrıca resimlerinde ki güçlü fırtına çağırışımı ile hem soyut hem de resimsel etkileri sayesinde bir yandan uzak doğu resimlerinin şiirsel dinginliğini de hatırlatıyor.
Sedat Akdoğan, dijital çağda doğa üzerine düşünmemizi gerektirecek nedenleri sorguluyor. Kendi portresini kuruyan toprağın altından yaşam alanı sağlamaya çalışan böcekler ile beraber kurguluyor. Doğanın çöküşüne karşı verilen ruhsal reaksiyon gibi. Sanatçının dijital ortamda ürettiği çalışmalarında kullandığı simgelerin doğa ile ilişkisi ve göndermeleri oldukça düşündürücü.
Sanatçı Serkan Çalışkan’ın, toplumsal cinsiyet, kimlik, ötekinin ne olduğuna dair incelediği resimlerinde, özgün eksperis bir tavır ile resmettiği ve resmin içine dahil ettiği yazılar ve simgesel formlar ile dikkatimizi çekiyor. Resimlerin ironik isimleri üretilen eser ile bir bütün halinde, yapıtı oluşturan temel yapı taşı, ayrı bir şekilde düşünülemez gibi.

“Doğanın Arzu Nesnesi” 5 Aralık 2012 – 5 Ocak 2013 tarihleri arasında Art Suites Gallery Beyoğlu’nda görülebilir.

31 Ekim 2012 Çarşamba

İkametgah Kadıköy ll

Kadıköylü galeriler, sanat inisiyatifleri ve tasarım mekânları bu yıl "İkametgâh Kadıköy-Birlikte ve Bağımsız-II" başlıklı etkinlikler dizisinin ikincisini, 7 Kasım-9 Aralık 2012 tarihleri arasında gerçekleştiriyor. İlkinde Anadolu Yakası’ndaki üretimi ve paylaşımı çıkış noktası olarak alan etkinlik, bu yıl içine yeni mekânları, Kadıköy’de üreten sanatçıların yanısıra Avrupa yakasından ve yurt dışından katılan sanatçıları da katarak yola devam ediyor.

Yukarıdan aşağıya bir örgütlenme modeli yerine, katılan her mekanın ve her sanatçının  kendi özgünlüğü ve bağımsızlığını koruyarak birlikte hareket etme ve paylaşma modelini benimsiyor.

Sanatçılar  kavramsal ve biçimsel bir çerçevenin içine girmeden resim, heykel, video, illüstrasyon, fotoğraf, yerleştirme, tasarım, karikatür  gibi farklı disiplinlerdeki   çalışmalarını 12 ayrı mekanda sergileyecekler. Sergilerin yanısıra çeşitli performanslar, konserler, workshoplar, sanatçı konuşmaları, çocuklarla yapılacak çalışmalarla paneller ve söyleşilerle de izleyicilerle buluşulacak.

 7 Kasım-9 Aralık 2012 tarihleri arasında  gerçekleştirilecek olan İkametgâh Kadıköy , Asfalt Art Gallery, Barış Manço Kültür Merkezi (Hush), İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi, KargART , Halka Sanat Projesi, Kabine Nadire, Sanat Bahane, Zelazo, Tasarım Parkı, Dunia, GİT ve Burg Giebichenstein University of Art & Design sanat alanlarında  tüm sanatseverlerin paylaşımına açıktır.


17 Şubat 2012 Cuma

"şimdi ve burada"

"şimdi ve burada"

ŞİMDİ VE BURADA / NOW AND HERE


Günümüz dünyasında Sanat, hızlı tüketim ideolojisi içinde yer almaya başlamış, Türkiye’de sanatın ne olduğu ve değeri çözümlenmemişken, Türk sanat ortamı, ne yazık ki kendini bu ideoloji içinde bulmuştur. Son yıllarda sayısı artan sanat kurumları, fuarlar, galeriler birer sanat otoritesi haline gelirken, sanat yapıtının oluşum süreci, malzeme ve göstergeleri müdahaleye açık, günümüz sanatçısı da sadece “üretici” olarak konumlanmıştır. Niteliği ve alt yapısı önemsenmeksizin küratör-galeri sahibi tarafından belirlenen başlığa-içeriğe uygun üretimlerde bulunan “sanatçı”, izleyiciye, içeriği makyajlanmış üründen öteye geçemeyen “sanat yapıtı” profili ile birlikte tüketime dayalı bir sanat inşası sunmaktadır.
“Şimdi ve Burada” sergisinin önemi tam da bu noktada dikkat çekiyor. Yapıt merkezli ilişkinin kurulduğu bu sergide sanatçıların anlatım biçimi, malzemesi ve yaratım sürecine yönelik herhangi bir “sanat otoritesinin” müdahalesine imkan tanımayarak oluşturulan yapıtları, yer yer birbirinden habersiz ele alınmış ortak konuların farklı sonuçlarıyla tek bir başlık altında, sanatçının serüvenini sunmaktadır. Sergide yer alan sanatçılardan Güler Aşık’ın çalışmalarının temelini toplumda varoluş, cinsiyet, dine dair kodların genele/özele yansıyan çatışmaları ve bu çatışmalarla büyüyen bireyin kentin yükselen duvarları arasında kaybettiği çocukluğunun içe dönük yansımaları oluşturuyorken, Ayşe Önuçak’ın çalışmalarında ise nesneler bağlamlarından koparak, izleyicinin algısını yönlendiren/ değiştiren ikonografik bir söyleme dönüşüyor. Sanatçı bu söylemi, belleğin fragmanları halinde, video, kolaj ve yerleştirme gibi tekniklerle izleyiciye sunmaktadır. Çalışmalarını belirsizlik, muğlaklık, tekinsiz haller, patlama gibi kavramlar üzerine kuran Ayfer Karabıyık ise izleyicisini paradoksal bir sorgulamanın içine çekerken, bir diğer sanatçı, Sibel Begeç Balcı’nın eserlerindeki masalsı imgeler ve şiirsel renkler, düş ve gerçek arasındaki gelgiti izleyiciyle paylaşıyor. Serkan Çalışkan’ın kullandığı yazılar; cinsiyet, ötekilik gibi kavramlar aracılığıyla tuval yüzeyinde bir araya getirdiği imgeler gerçeklik sınırlarını zorlarken, sanatçının “otobiyografi ve kurmaca” arasındaki sınırın eridiği eserleri izleyicisiyle buluştuğu andan itibaren başkalaşarak ortak bir dil/kod oluşturma yoluyla yeni bir varlık halini alıyor.Ezberlenmiş bilgilerle tüketilmesi hedeflenen ve markalaşma ideolojisine hizmet eden üretimlerin aksine, oluşum sürecini gizlemeyerek izleyiciye yeni kapılar açan eserlerin yer aldığı sergide, Duygu Sabancılar ise kamusal alanlara uygulanmış yazı/slogan gibi unsurları resim yüzeyine taşıyıp farklı bir yüzeyde farklı kodlar yükleyerek, yeni bir izleyici kitlesine sunuyor. Benzer noktada, endüstri ürünlerinin birleştirici malzemesi olan vidaları eserlerinde kullanan Gökçen Şahmaran da, Duygu Sabancılar ve sergide yer alan diğer sanatçılar gibi, sanatçının eseri oluşturma sürecinde sarf ettiği eforun, duyduğu kaygının ve kullandığı malzemelerin alımlayıcı açısından farklı anlamlar yüklenerek okunduğunu, başlı başına sanat eserinin sanatçı ve izleyiciyi ortak bir paydada birleştirdiğini ve bu misyonu yüklenirken yine de varlığını koruduğunu açıkça gösteriyor.Yeni bir düzlemde, yeni izleyicilere farklı okumalarla hitap eden yapıtlar, yedi sanatçının ortaklaşa belirlediği “Şimdi ve Burada” başlığı altında, “orada” ve “o zaman” diliminde, eserle karşı karşıya kalan “o izleyici”ye kendi hikayesini anlatıyor.

Güneş Hüseyinkulu İstanbul, 2012

"now and here"

“Art, in today’s world, has begun to take part in fast consumption ideology; not until what is art and its value is resolved, Turkish art atmosphere regrettably has found itself in the center of that ideology. In recent years, art associations, fairs and galleries that increase in number have each become art authorities, the formation process, materials and indicators of the artwork are posited as open to intervention, and today’s artists as merely “producers”. Creating in accordance with the qualitifcations and the title/content determined by the curator o the gallery owner –no matter how important is the background–, “the artist” introduces an “artwork” profile that cannot go beyond being a product the content of which wears make up, along with an art construction depending on comsumption, to the viewer.Herein, the essence of the exhibition, “Now and Here”, draws attention. In this exhibition in which the artwork-based relationship is established, the explanandum, materials, works formed ruling out any intervention of any “art authority” unfold the adventure of the artist to the viewer; sometimes under a single topic and with several consequences of the same questions dealt uninformed of one another. Among the artists participating, the existence in society, gender, the battle of religious codes reverberating in the general/the particular, and the introverted reflections of the childhood that the individual lost in the midst of the city’s towering walls provide the basis of Güler Aşık’s works while in the works of Ayşe Önuçak, objects breaking away from the context turn into iconographic discourses manipulating/changing the viewer’s conception; and the artist lays that discourse to the viewer in the shape of a fragmentary memory, by using techniques such as video, collage and installation. As Ayfer Karabıyık who bases her works on the notions like ambiguity, elusiveness, uncanny states, explosion pulls the viewer into a paradoxical questioning, the epic images and lyrical colors in Sibel Begeç Balcı’s works offer the flux and reflux between the fantasy and the real. The writings that Serkan Çalışkan uses, the images he pieces together through the notions such as gender, otherness push the barriers of the real; and his works in which the limits of “ autobiography and fiction” resolve alter, form a common language/code and become a new being from the moment they meet the viewer. In the exhibition that includes works not hiding the formation process and thus opening new doors to the viewer in conrast to the productions aimed to be consumed with learn-by-rote knowledge and serving to the brandization ideology, Duygu Sabancılar, by placing the components practiced in the public sphere –such as scripts and mottoes– on the canvas and attributing different codes in a different surface, addresses a newer audience. Like Duygu Sabancılar and the other artists participating in the exhibition, Gökçen Şahmaran, who makes use of screws that are the connecting materials of industrial products, also in a similar vein, clearly shows that the efforts and anxiety and the materials the artist uses in the process of creating are read by the receiver who assigns different meanings on them, that the artwork alone has the artist and the viewer find the least common denominator, and that it preserves its nature while taking it as a mission.Artworks providing several readings for the viewers on a new plane, under the title “Now and Here” on which all the seven artists have agreed mutually, “there” and in “that period of time”, tell their stories to “that viewer” facing with them.


Güneş Hüseyinkulu İstanbul

2012www.guneshuseyinkulu.com
Translated by Yasemin Ertuğrul

9 Ocak 2012 Pazartesi

Alper Karabatak'ın 12.12.2009 Tarihli Yazısı

Serkan Çalışkan

Genç sanatçı Serkan Çalışkan işlerinde, toplumsal cinsiyet yolu ile üretilen eril ve dişinin normalleştirilmiş ve düzenlenmiş tanımlarının sınırlarını, aslında yine bu toplumsal cinsiyetin bir bileşeni olduğu halde öteki olarak addedilenin ne olduğunu sorgulayarak içeriden ve dışarıdan bir bakışla irdeliyor. Sanatçının tüm çalışmalarında olduğu gibi otoportrelerinde (“Kanatlarımın İnşaatı”, “Biraz bulut ve bir çanak anteni olsun evimizin üstünde”) de karşımıza çıkan bu hal, tüm toplumsal kodlamalara ek olarak, toplumun mikro birimi olan bireyin cinsel kimlik ifadesi olarak kendi içinde veya tanımlanma baskısı anlamında toplumun diğer bireyleri ile yaşadığı çatışmayı ifade ediyor.Ötekinin ve öteki olmayanın ne olduğu sorusuna, bu sorunun muhatabı bir birey ve sanatçı olarak, günlük hayat ve sanat tarihinden imajlar yolu ile katkıda bulunarak, normatif bir cevabın imkansızlığını ve gereksizliğini ortaya koyan sanatçı, dışarıda bırakılma ve içeride olma anlamında normatif yaklaşımların, toplumsal anlamda kodlanmış cinsel kimlik matrisinin yapısökümünden bağımsız olamayacağını da işaret ediyor.Renk ve form anlayışındaki özgünlük,ekspresif tavır ve resmin içerisine dahil ettiği simgesel nesneler de sanatçının anlatımını güçlendiren unsurlar olarak dikkat çekiyor. Sanatçı yazıyı da, kendi içinde taşıdığı anlam ve ötesinde bir plastik değer olarak resimlerine dahil ediyor. Eserlerinde eril ve dişil toplumsal sembollerin iç içeliğine göndermede bulunarak, bu sembollerin otomatik ve populist tanımlarındaki absürtlüğü de gözler önüne seren sanatçı Serkan Çalışkan farklı teknik ve araçları da kurgusuna dahil ederek, izleyicisini yapıbozumun sınırlarını sorgulamaya davet ediyor.

4 Ocak 2012 Çarşamba


İkametgâh Kadıköy,




Kadıköy’ün öncü sanat oluşumlarını ve Kadıköylü sanatçıları ortak bir platformda birleştirerek Anadolu Yakası’nda süregiden bağımsız çağdaş sanat üretimini ve kolektifliği gündeme getirmeyi amaçlıyor. Kadıköy’deki üretimi ve paylaşımı çıkış noktası alan etkinlik, merkezinde farklı karakterlerdeki mekânlarda ayrı perspektif çeşitliliği sunan sanatçılarla aynı projeyi estetik bir çizgide buluşturuyor. 25 Ocak’ta izleyicilerin deneyimine açılacak İkametgâh Kadıköy’ün yaratıcıları Anadolu Yakası’nın yeni ve alternatifin üzerinden bağımsız kültürel ve sanatsal çalışmaları destekleyen Asfalt Art Gallery, Hush Galeri, İstanbul Hatırası Fotoğraf Merkezi, KargART ve Piha Kolektif Sanat alanlarıdır. Bu 5 sanat alanı sabit sınırları özgürleştirerek yeni bir sanat yolu inşa ediyor ve bu yol üzerinden Kadıköy kimliğini soyutlaştırarak İstanbul’un sanatsal doğasına alternatif bir bakış açısı geliştirmeyi, -eksik parçaya köprü tutarak- bağımsız çağdaş sanatla ilgili söylemi ve de sanatın tüm boyutlarını daha çok izleyiciyle buluşturmayı hedefliyor. Bu alanlara ek olarak Arka Oda ve Dunia, İkametgâh Kadıköy’ün yan etkinliklerine kapılarını açarak, bağımsız plak firması Müzik Hayvanı ise bir ses kataloğuyla etkinliklere destek olarak Kadıköy için birlikte üretme düşüncesini paylaşıyorlar.İkametgâh Kadıköy, kolektif bilinci kavramsal bağımsızlık ilkesiyle inceliyor, Bağımsız ve Birlikte bir kurgu sunuyor. Bu bağlamda, Anadolu Yakası’nda yaşayan, üreten sanatçılar kavramsal ve biçimsel bir çerçevenin içine girmeden resim, video, illüstrasyon, fotoğraf, yerleştirme gibi farklı mecraları kullandıkları işlerini mekânlarda sergileyecekler ve çerçeve mekânlar üzerinden izleyicilerin deneyimleriyle yorumlanacak. Sergiler dışında çeşitli performanslar, konserler, gösterimler ve panellere de davetli olacak izleyiciler için güncel sanatın tarihsel devinimine tanık olunması adına da İkametgâh Kadıköy iyi bir fırsat yaratıyor.25 Ocak-19 Şubat tarihleri arasında Anadolu Yakası’nda ilk defa gerçekleşecek kolektif sergi projesi, Kadıköylü sanat oluşumlarının yeni projelerine de yön verecek. Etkinlik süresi boyunca ve ardından ortaya çıkacak kıpırtıların anlarda bıraktıkları izler ve sesler doğrultusunda amaçlarını sürdürmek için araştırmalarına ve paylaşımlarına devam edecekler. Etkinlikler kapsamında 5 mekânda düzenlenecek sergilere katılacak 90 sanatçı belli oldu: Ada Tuncer, Ahmet Can Mocan, Ahmet Doğu İpek, Ali Çetin, Ali İbrahim Öcal, Altan Bal, Arda Yalkın, Arzu Parten, Ayça Telgeren, Babek Sobhi, Bahar Kocaman, Başak Mangör, Baysan Yüksel, Billur Melis Koç, Burak Şentürk, Can Kurucu, Ceyda Ildıroğlu, Cins, Çağdaş Şahin, Çağrı Saray, Çetin Keçeci, Dağhan İş, Defter Kazıyıcılar Kooperatifi, Dicle Erver, Didem Dayı, Doğu Çankaya, Dora Bakan, Ebru Ceren Uzun, Ece Kalabak, Eda Gecikmez, Ekin Onat, Emine Corduk, Engin Güneysu, Ercan Elmacı, Ercan Vural, Ercüment Usluer, Erdal Kuruzu, Erim Bikkul, Ersin Tavukçu, Evren Erbatur, Funda Karadağ, Füruzhan Şimşek, Gaye İnal, Gaye Su Akyol, Gökçe Birtan, Güneş Oktay, Hande Şekerciler, Hikmet Tanur, Hilal Polat, Hülya Küpçüoğlu, Hüma İnciören, İnsel İnal, Kardelen Fincancı, Kemal Tufan, Kurucu Koçanoğlu, Lale Altunel, Mehmet Öğüt, Mehmet Selçuk Bilge, Melike Kılıç, Melissa King, Merve Akyel, Merve Şendil, Mustafa Karasu, Mürteza Fidan, N. Güneş Güven, Nazan Azeri, Nilhan Sesalan, Nurgül Polat, Okan Dirim, Orhan Cem Çetin, Özgül Arslan, Özgür Korkmazgil, Peri Demirbaş, Rafet Arslan, Reyhan Özdilek, Sadi Güran, Sedef Hatapkapulu, Selcan Aksel, Serkan Çalışkan, Serkan Türk, Simge Zilif, Sümer Sayın, Süyümbike Güvenç, Şerif Karasu, Taşkın Esin, Tülin Onat, Yasemin Erdin, Yaşar K. Canpolat, Yavuz Şahin Başar, Yeşim Us.